The mind is its own place and in itself, can make a Heaven of Hell, a Hell of Heaven.
Paradise Lost, John Milton

9 Eylül 2010 Perşembe

GÜN 4

Kınaya da gittim halay da çektim!
Dün bahsetmiştim, bugun Zuzu’nun kina gecesi vardi ve ben de 754 dersimin mucizevi bir şekilde iptal olması sonucu oraya bağlanabilecektim. Nitekim, dersten çıktım, tabi ki de Mediteranean’da yemek yedik, bu sefer Erinc’i de aldik. Sonra kütüphaneye gittim, bir köşeye çömdüm ve laptopumdan açtım skype ı. Annemler de bilgisayarlarını götürmüşlerdi kına gecesine. Dolayısıyla herkesi gördüm, Zuzum çok güzel olmuştu. Zuzumla karşılıklı oynadık. Tufan Zuzu ben fotograf bile çekildik. Sonra düğünü kameraya çeken adam beni de kameraya çekti, ben de konuştum. Ay çok komikti ya, ben oynarken çevremdeki insanların nasıl baktığını anlatamam. Kimse İrem kınaya gelmedi diyemez yani. Ama düğünü kesin kaçırıyorum yarın, o saatte lab asistanlığı görevim var. :(
Dün gece yazımı yazdım, saat 8 buçuk gibiydi, ondan sonra direk uyudum. Yani o kadar uyku bastırdı ki, kendimi yatağa zor attım diyebilirim. Ve tam olarak sabah 8e kadar uyumuşum: 11 SAAT! Sanki işim gücüm yok gibi. Galiba bu taşınma filan yüzünden baya yorgunluk birikmiş üzerimde. O yorgunluğu attım üzerimden.
Bu hafta “Tembellik yapmıycam” kuralıma pek uyamadığımı hissediyorum. Hiçbir şeyi yetiştiremedim, o yüzden kendime kızıyorum. Bahanelerden nefret ediyorum; duymaktan da söylemekten de. Bu taşınma telaşı yüzünden oldu herhalde böyle ama bu kadar olmamalıydı. Kızıyorum kendime. Hafta sonu her şeyi yetiştiricem ve önümüzdeki hafta yeniden düzene girmiş olacak bütün programım.
Türkiye, Dünya Basket Şampiyonasında yarı finale çıktı. Maç cumartesi burada öğlen. Biz de hep beraber bir sports bar’a gidip izleyeceğiz. Ama, eğer finali ABD ile oynarsak, ve yenersek, işte o zaman cümbüşü görün. :)
Tabi bi de iyi bayramlar. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder